Dericilik, derinin fiziksel ve kimyasal olarak birtakım işlemlere tabi tutulup, kullanılabilecek yani giyilebilecek hale getirilmesi sürecindeki işlemler bütünüdür. Dericilik; insanlık tarihi ile beraber gelişmeye başlamış çok eski bir sanat dalıdır. İlk başlarda estetik anlayış güdülmese de; en önemli amaç soğuktan korunmak olsa da, ilerleyen dönemlerde dericilik ve deri işlemeciliği bir zanaat olarak kabul edilmiştir.
Tarihin ilk çağlarından beri insanlar dericilikle uğraşmış, deriyi işleyip, özelliklerini geliştirerek ve şekillendirerek; ayakkabı, terlik, elbise, çadır, kılıf, yelken vs. gibi türlü eşyalar yapmışlardır. Başlarda insanlar soğuktan korunmak için hayvanlardan elde edilen kaba postları giyim eşyası olarak kullanmışlardır. Zamanla bu postlar daha kullanışlı hale getirilmiş, ihtiyaca ve zevke göre tasarlanmıştır. İlerleyen çağlarda da deri pek çok alanda kullanılmaya devam etmiştir: deri üstüne işlemeler yaparak süs eşyası olarak kullanılmış, deriden sandıklar, hayvanlar için eyer, semerler ve ilk kağıt örnekleri olan parşömenler yapılmıştır.
Dericilik, dünyanın her yerinde olduğu gibi; Anadolu'da da gelişme göstermiş ve en önemli sektörlerden biri haline gelmiştir, Selçuklular zamanında üretiminde ve ticaretinde büyük gelişmeler yaşanmış, önemli ticaret mallarından biri haline gelmiştir. Ahiliğin kurucusu, esnaf ve sanatkarların lideri; Ahi Evran'da dericilik ile uğraşmış, küçük sanayi siteleri kurup bu alanda pek çok usta yetiştirmiştir. Osmanlı'da ise ilk modern tarzda deri sanayi İstanbul'da; İkinci Mahmud zamanında; Beykoz deresinde tabakhane kurularak faaliyete geçmiştir. Burada üretilen deriler, ordudaki askerlerin ayakkabı ihtiyacını karşılamak için kullanılmaya başlanılmıştır. Kurtuluş savaşı sırasında, ordunun ayakkabı ihtiyacının büyük bir kısmı buradan karşılanmıştır. Daha sonra İstanbul'da; Kazlıçeşme'de, Ege Bölgesinde ve Anadolu'nun bazı şehirlerinde özel ve modern deri fabrikaları kurulmuştur. Bu fabrikaların ürettiği deriler, ülkenin iç ihtiyacını karşıladığı gibi çeşitli yabancı ülkelere de ihraç edilerek, Türkiye'ye ekonomik girdi sağlamaktadır.
Derinin Kimyasal Yapısı Nasıldır, Deri İçerik Olarak Nelerden Oluşur
Deri kimyasal olarak; % 55 karbon, % 6-8 hidrojen, % 19-25 oksijen, % 14-20 azot, % 0,5-1,5 kükürt, fosfor, demir, iyot ve klordan meydana gelir. Derinin biyolojik yapısı: % 65 su, % 32.5 protein, % 2 yağ, % 0,5 mineral tuzlardan ve % 0,5 diğer unsurlardan meydana gelir.
Kesilen hayvanın sırtından yüzülmüş ham derinin, mamul deri eldesi için işleme alınmasına kadar geçen süre içerisinde mikroorganizma faaliyetleri sonucu bozulmasını önlemek amacıyla bünyesindeki suyun çeşitli yöntemlerle uzaklaştırılması ve mikroorganizma faaliyetlerini durdurmak için çeşitli işlemler uygulanması gerekir. Derinin üretim aşamasında bozunmayı önlemek için yapılan işlemler: kurutma yoluyla salamura, asarak veya gererek yavaş yavaş yapılır. Bu işlemlerden sonra, deri; bünyesindeki suyun % 55-65'ini kaybeder. Derinin yapısı üç tabakadan meydana gelir. Üst deri, derinin %1 kalınlığını teşkil eder (Epidermis). Alt deri, derinin %14 kalınlığındadır. Yüzme kalıntılarını da üzerinde taşıdığından (yağ ve et) kireşlik işlemi esnasında giderilir (Koryum). Orta deri, derinin % 85'ini teşkil eden ve değerlendirilen kısımdır (Sübkitus). Ham derilerin saklanacağı ambarlar serin, havadar, güneş görmeyecek şekilde olmalı, haşerelerin üremesine engel olunmalıdır. Deriler yüksek olmayan istifler halinde aralıklı olarak depo edilir.
Deri işleme teknolojisi işlem basamakları
Islatma - Yumuşatma: Berrak ve sertliği düşük bakterilerden arınmış demir bileşikleri ihtiva etmeyen su ile yapılır. Amaç tuz, gübre, idrar, kan vs. gibi kirlerin giderilmesi ve suda çözünebilen proteinlerin uzaklaştırılmasıdır. Diğer önemli bir nokta ise salamura süresinde derinin kaybettiği suyun tekrar kazandırılmasıdır (% 65'e çıkarılır). Yumuşama süresi yaklaşık 24 - 48 saat arasındadır.
Kireçlenme (kalsiyum hidroksit) - zırnıklama (sodyum sülfür): Kireçlemenin gayesi kıl köklerini gevşetmek, derinin şişmesini sağlamaktır. Tüylü (kürk) deri yapılmak istendiğinde kireçlenme-zırnıklama işlemi yapılmaz. Kireçleme - zırnıklama işlemi bitmiş deri kavalata makinesine gelir. Derinin yüzülen kısmı alt derinin et ve yağ tabakaları burada giderilir. Artıklara karnas denir. Bunlardan yağ ve hayvan yemi yapılabilir. Deriyi ısı, nem, mikroorganizmalara karşı dayanıklı hale getirmek ve deriye teknik karakter kazandırmak gayesi ile yapılan operasyonların tamamına debagat işlemi, debbağlama, debbağlık veya dabağlama; bu işlemlerin yapıldığı yere debbağhane denir. Debagat işlemi mamul deri karakterine göre; Metal debagat ve nebati debagat olmak üzere ikiye ayrılır.
Mineral tabaklama: Krom, alüminyum, demir, vs. gibi metallerin tuzları ile yapılabilir. Genellikle krom debagatı yapılır. Kireçlik işlemi bitmiş deri dolaplarda evvela suni gübre (amonyum sülfat) ve enzim ilavesiyle derinin bünyesindeki istenmeyen proteinler deriden uzaklaştırılır. Deride yumuşaklık artar ve belirgin hale gelir. Bundan sonraki işlem piklajdır. Deriyi debagat Ph'ına ayarlama işlemidir. (Deri metal debagattan önce asidik duruma getirilir). Piklaj işleminde deri asitten zarar görmemesi için evvela sodyum klorür (tuz) verilir. Deri lifleri arasına giren tuz deriyi aside karşı dayanıklı hale getirir. Genellikle asit olarak sülfirik asit kullanılır. Bu işlemlerden sonra deriye krom oksit (krom kompleksi) verilir. Krom, deriyi dış etkilerden korur. Bundan sonra kromun deriye bağlanması için dönen dolaba soda veya bikarbonat verilir. Böylece kristaller büyür, krom liflerin arasından çıkamaz. Deri dolaptan çıkarılarak istiflenir. Yapılacak deri çeşidine göre tasnif edilir. Kalın deriler (sığır derisi) yarma makinesinden geçtikten sonra tıraşlanır. Kromlu deri, traş makinesinde istenilen inceliğe getirilir. Deriler retenaj dolaplarına atılır. Retenajın gayesi: Deriye yumuşaklık kazandırmak ve deriye homojenlik kazandırmaktır. Deri sodyum bikarbonat ile zayıf alkali hale getirilir. Deriler yıkandıktan sonra istenirse 55 °C'de çeşitli renklerde anilin boya çeşitleriyle boyanır. Sonra yine 55 °C'de sıcak suyla yağlama işlemine geçilir. Yağlar suda eriyen sülfone, sülfite veya sentetik yağ çeşitleridir. Yağlamanın gayesi deriyi yumuşatmak ve su geçirgenliğini azaltmak içindir. Sülfone yağ kullanılmasının sebebi yağı su ile beraber tutmaktır. Tanenleme: Çeşitli tanenler kullanılabilir. Bunlar sentetik fenol-formaldehid, reçine esaslı olduğu gibi bitkilerden elde edilen tabii tanen diye tabir ettiğimiz sumak, mimoza, valeks vs. olabilir. Bu tanenler sayesinde deriye daha bir dayanıklılık ve dolgunluk sağlanır. Deriler dolaptan çıkarılıp açkı makinelerinde açılarak şu şekillerde kurutulur: - Normal hava sıcaklığında asılarak. - Pestink cihazıyla (derinin nemi sıkılarak giderilir). - Vakum (nem emilir). - Gergef (deri gerilerek kurutulur). Kurutulmuş deri su veya % 35 rutubetli talaşla tavlama işlemi yapılarak deriye rutubet kazandırılır. Daha sonra gergef makinesinde gerilerek düzgün bir hale getirilir. Böylece deri boyama işlemine hazırlanmış olur. Derinin üst boyaması yapılırken, evvela asidik boya ile otomatik tabanca veya el tabancasıyla deriye püskürtme suretiyle astar boyası verilir. Bu püskürtmeden sonra organik pigment ve bağlayıcılarla son boyası verilerek, cilası atılır ve ütülenir. Ölçü makinesinde ölçülerek, alan hesabıyla piyasaya sürülür. Tüylü (kürk) deriler adet olarak piyasada satılır. İyi kalite bir derinin cildi temiz olur. Hayvanın tabii cildi gözükür, göze herhangi bir hata gözükmez
Comments